Tekrardan herkese merhabalar. Ben Doruk Özmen. Hatırlarsanız dün sizlere uzun uzun Alaçatı sokaklarını anlatmıştım. Sadece sokaklara bakarak bile bu kadar eğleneceğimi hiç tahmin etmezdim. Bugün uyandığım anda yeni bir güne başlamanın mutluluğunu üzerimde taşıyordum. Odama yerleşmeye karar verdim. Dün eşyalarımı otele (Alaçatı otelleri hakkında bilgi almak için tıklayın) bırakıp çıkmıştım. Şimdi ise yerleştirme vakti gelmişti. Bu gün o meşhur Aya Yorgi Koyu’na gidip yüzmeye karar verdim. Eğlenip kafamı dağıtabileceğim bir beach club bulup saatlerimi orada geçirecektim.
Geniş bir dolapla karşılaştım. Eşyalarım buraya rahatlıkla sığardı. Odamın duvarları taştandı. Burası Alaçatı taş evleri (Alaçatı evleri hakkında bilgi için tıklayın) arasındaydı zaten. Bu nedenle dış cephesi de taştan yapılmaydı. Bu tasarım çok hoşuma gitmişti. Odamda çok güzel dekoratif ürünler vardı. Bana özel hazırlanmış gibiydi. İnce düşünmeleri hoşuma gitti. Eşyaları yerleştirdikten sonra oda servisi kahvaltı için geldi. Çeşit çeşit kahvaltıları iştahımı kabarttı. Türk mutfağını zaten çok beğeniyorum. Evde çok sık olmasa da Türk mutfağını tatma imkanlarım oluyor fakat artık her gün Türk mutfağından (özellikle Ege mutfağından) yemek yeme düşüncesi beni daha da sevindiriyordu. Alaçatı yeme ve içme konusunda tamamen Ege mutfağının kültürünü taşıyordu. Bu duruma kısa sürede alışabilirdim. Kahvaltıdan sonra dişlerimi fırçalayıp saçlarımı düzelttim. Güzel bir kombin yapıp ayna karşısına geçtim. Aynada yeterince yakışıklı hissedene kadar kendime baktım ve çıkmak için hazır hissedince çıktım. Güzel bir kahvaltı güne daha zinde başlamamı sağlamıştı. Enerjim oldukça yerindeydi.
Biraz yüzmeye karar verdim. Bunun için Aya Yorgi Koyu mükemmel bir karar olacaktı. Hemen güzel bir beach club aradım kendime. Bugün denizin keyfini sürecektim. Aynı zamanda eğlenebileceğim bir yere ihtiyacım vardı. Ben bunları düşünürken bütün bunları karşılayacak özellikte İmi Aya Yorgi çarptı gözüme. Yine tasarım olarak hayran kaldığım bir yer oldu burası. Sanki Alaçatı’da her mekan sahibi bir sanatçı da mekanlarında eserlerini sergiliyor gibi diye düşünmeden edemedim. Bu kadar güzel tasarımları nasıl seçebiliyorlar hayret ediyorum doğrusu. Hepsi zevk sahibi insanlar ve neyi nerede kullanacağını gayet iyi biliyorlar. İçeriden eğlence sesleri yükselerek kulaklarımı dolduruyordu. Herkesin ne kadar eğlendiği uzaklardan bile anlaşılabilirdi. Seçerken zorlansam da Aya Yorgi içerisinde gidebileceğim en eğlenceli mekan burası gibi duruyordu. Ben de son kararımı verip içeri geçtim. Burası kesinlikle bugün için aradığım mekandı.
İçerden yükselen seslerin kaynağını, içeri girdikten sonra daha iyi anlamıştım. Türkiye’den severek takip ettiğim bir sanatçının içeride konseri vardı. Bu beni çok mutlu etti. Buraya gelmek için güzel bir gün seçtiğimi anladım. Sesini ve şarkılarını çok beğeniyordum. Tüm parçaları zaten ezberimdeydi. Bu yüzden bu yüksek sesli müzik beni asla rahatsız etmezdi. İçeride çoğunlukla genç kesim var vardı. Çoğuyla aynı yaşlarda olmam beni daha çok mutlu etti. Şezlonguma eşyalarımı bırakıp yerleştikten sonra insanların arasına katıldım ve bağıra bağıra en sevdiğim şarkılarından birini söylemeye başladım. Dans ediyor ve şarkılarına eşlik ediyordum. Diğer herkesin yaptığı gibi. İnsanlar çılgınlar gibi dans ediyordu. Şarkıya eşlik ederken de sesleri o kadar güçlü çıkıyordu ki bütün bir Alaçatı bunları duyuyor olabilir diye düşündüm. Burası gerçekten çok kaliteli ve eğlenceli bir yerdi. Kendime bir kokteyl ısmarladım.
Rengarenk ve süslenmiş bardağındaki kokteylime baka kaldım. Böylesine kusursuz bir bardağı nasıl hazırlamışlardı? Mekanın sağlam bir barmeni olmalıydı. Tek bir yudum almamla farklı diyarlarda buldum kendimi. Beni her şeyden uzaklaştırdı ve sadece kendine yoğunlaştırdı. Tadı çok ferah ve lezzetliydi. Şimdiye kadar bu kokteyli birçok kez denedim ama hiçbirinin tadı bu kadar güzel değildi. Bu çok farklı bir seviyedeydi. Sipariş ettiğim bu olmadığını bile düşündürdü bana. Aksi halde bugüne kadar bu içeceği hiç içmemişim diyebilirdim. Bu içecek artık benim yeni favorim olmuştu. Bittikçe yenisini almaya başladım.
İçerisi daha eğlenceli bir hale geldi gözümde. Sıcaktan bunaldıkça da denize açılıyor ve oradan devam ediyordum. Deniz adeta çarşaf gibiydi. Buranın en belirgin özelliği daha az rüzgarlı olmasıymış. Denizde dalgadan eser yoktu. En sevdiğim halde ve ter temizdi. Burada yüzmek de ayrı bir zevk veriyordu. Biraz ferahlayıp konsere geri dönüyordum. Su son derece serin olduğundan güneş beni asla bunaltmıyordu. İçerisi saatler ilerledikçe kalabalıklaşıyordu. Alaçatı’nın tüm gençleri buraya akın ediyordu. Herkesin çok eğlendiğini kolaylıkla görebiliyordum. Ben de eğlenceyi doruklarıma kadar hissedebiliyordum. Müzik vücudumun her zerresine nüfuz ediyordu. Yüzmenin ve eğlencenin zevkine doyduktan sonra bir yerlerde kahve içmeye karar verdim. Buralarda çok güzel kafeler vardı ve hepsini denemek istiyordum.
Yine caddeler boyunca yürüdüm. Ayağımın altındaki arnavut kaldırımının tadını çıkardım. Terliklerimin ayaklarıma çarpma sesini dinledim. Yaşadığım ülkeye dönünce bu günleri çok özleyeceğimi söyleyebilirim. Burada kaldığım sürece bol bol yaşadığım anların tadını çıkaracak ve eğlenmeme bakacaktım. Güzel günler geçireceğimden de oldukça emindim. Rengarenk tasarımıyla bir kafe beni çağırıyordu. Dışarıdan bakınca çok ferah, iç açıcı bir tasarıma sahipti. Burada saatlerimi geçirebilirdim. Oturdum ve kahvemi söyledim. Kahvemi beklerken insanları incelemeye başladım.
Bir aile çocuklarına yemek yediriyordu. Çocukları yedikçe anne ve babasının yüzündeki gülümsemeyi görebiliyordum. Acaba bir çocuğunun olması nasıl bir duygu diye düşünmeye başladım. Bir
Başka masaya çevirince gözlerimi 6 kişilik bir arkadaş grubu gördüm. Almanya’da benim de böyle kalabalık bir arkadaş grubum vardı. Birlikte gülüp eğlenirdik ve bir mekanda otururken saatlerin nasıl geçtiğini bile fark etmezdik. Onları özlediğimi fark ettim. Hemen telefonumu çıkarıp onlara bir görüntülü arama gönderdim. Hepsi de bu anı bekliyormuş gibi telefonlarını açtılar. Orada kaçırdığım şeyleri bana anlattılar. Ben de onlara etrafı gösterdim. Resmen hayran kaldılar. Üstelik gördükleri benim şimdiye kadar gördüklerimin yarısı bile değildi. Alaçatı’ya gelmeleri gerektiğini düşünerek hep bir ağızdan plan yapmaya başladılar. Ben yaşadıklarımı anlattıkça gelmek için daha erkene tarih belirliyorlardı. Biraz yalnız zaman geçirdikten sonra arkadaşlarımın gelmesi de benim için iyi olur diye düşünmeden edemedim. Burada yapılacak birçok etkinliği birlikte yapabilirdik.
Arkadaşlarımın da benimle aynı fikirde olmaları ve burayı beğenmeleri beni çok mutlu etmişti. Onların görmelerini dört gözle bekliyordum. Benim gibi yalnız başına oturan bir kadını gözüme çarptı. Beline kadar uzanan saçları ve ormanları andıran yemyeşil gözleri vardı. Genç gözüküyordu. Muhtemelen yaşı benimkine yakındı. Tek başına oturup kitap okuyordu. Ne kadar güzel olduğunu düşünmeden edemedim. O kadar güzeldi ki oturup onun için sayfalarca şiirler yazabilirdim. Kafasını kaldırdığında ise hemen başka yöne çevirdim bakışlarımı. İlk defa birinden utanıyordum. Normalde insanlar da çok rahat bir şekilde iletişime geçebilecekken bu sefer biriyle konuşmaya çekiniyordum. Utana sıkıla yerimden kalktım ve hesabı ödeyip kalktım. Yanaklarım kızarmıştı. Karşısında sapık gibi onu izlerken yakalanmak istemiyordum. Beni yanlış anlayabilirdi. Bu yüzden onu orada bırakıp otelime geldim. Ama aklım hala ondaydı. Gözlerimi kapatınca silueti gözümün önüne geliyordu. Bana neler olduğuna bir anlam veremiyordum. Düşüncelerimin arasında uyuyakaldım.
Olanlara anlam veremesem de Alaçatı’da çok güzel bir gün daha geçirmiştim. Buraya gelmekle çok doğru bir karar vermiş olduğumu bir kez daha anlamıştım. Umarım siz de benim kadar güzel bir tatil geçiriyorsunuzdur. Alaçatı’da olanlar zaten bu konuda çok şanslılar. Hepinize iyi tatiller dilerim.