Merhabalar. Ben Doruk Özmen. Gezgin ruhlu bir insan da diyebilirsiniz benim için. Almanya’da yaşıyorum ama ailem Türk olduğu için Türk kültür ile yetiştirildim. Seyahat etmek ve farklı ülkelerin kültürlerini keşfetmek en büyük hobimdir. Ülke ülke gezilerimden birbirinden güzel sayısız anılar biriktirdim. Türkiye’de de çokça kez bulundum. Ama sizlere burada Alaçatı maceralarımı anlatacağım. Çünkü seyahat ettiğim sayısız yer arasında beni en çok etkileyenlerden biri Alaçatı oldu. Burada başıma o kadar güzel şeyler geldi ki hepsini anlatsam roman olur. Alaçatı otelleri sayfasında gördüğüm Alaçatı sokakları özellikle dikkatimi çekmeyi başardı. Ama ilk olarak Alaçatı’ya yolumun nasıl düştüğü ile başlayayım.
Yaz tatilimi geçirmek için bu yıl Türkiye’yi seçmiştim. Türkiye de nerede tatil yapacağımı araştırırken Alaçatı otelleri sayfasını buldum ve incelemeye başladım. Görsel olarak çok hoşuma gitmişti. Aynı zamanda da kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. Burası oldukça sakin bir yere benziyordu. Alaçatı nasıl gidilir sayfasını okuyarak da biraz bilgi edindim. Ailem de Türkiye’ye gideceğim için mutlulardı. Orada insanlar çok yardımsever ve misafirperverlerdi. Bu yüzden gönül rahatlığıyla gitmem için imkan sağladılar.
Kendime En yakın tarihe bir uçak bileti aldım Alaçatı’ya ulaşmak için sabırsızlanıyordum. O sırada yazılarını okuyarak hakkında biraz bilgi edindim. Kendime bir Alaçatı gezilecek yerler listesi çıkardım. İçerisinde mutlaka gezmem gereken yerleri de ekledim. Kendime uygun bir otel seçtim ve rezervasyon yaptım. Gitmek için önünde hiçbir engel yoktu. Tüm ayarlamalarımı yaptım. Bilmediğim bir ülkedeydim ve işimi şansa bırakamazdım. Aynı zamanda kamp çadırımı da yanıma aldım. Kamp için çok güzel koyları (Alaçatı sahiller, koylar ve plajlar hakkında daha fazla bilgi için tıklayın) olduğunu duymuştum. Ne kadar kalacağımı bilmiyordum. Sadece kaldığım süre boyunca anın tadını çıkaracaktım. Diğer tüm seyahatlerimde de olduğu gibi.
Uçağın kalkacağı gün yaklaştıkça ben de heyecanlanıyordum. Nedenini bilmesem de içimde buraya dair çok güzel hisler ve umutlar vardı. Bu yeni yolculuk yeni bir serüvenin başlangıcıydı. Alaçatı’da gezip görmediğim yer bırakmayacaktım. Her noktasını keşfetmek istiyordum. Her birini görmek için sabırsızlanıyordum. Tabi geçmişte birçok ülke gezmiş biri olarak beklentilerimi karşılayıp karşılamayacağı konusunu da düşünmüyor değildim.
Yola çıkacağım gün geldiğinde eşyalarımı alıp havaalanına gittim. Türkiye’ye gelmem 3 saat kadar sürdü. 1 saat sonraki İzmir uçağımı bekledim. Çok geçmeden uçağım kalktı ve İzmir’e ulaştık. Araba kiralama işlemleriyle uğraştım. Çok geçmeden arabama bindim ve rotayı Çeşme Alaçatı’ya yönelttim. İzmir’in havası oldukça sıcaktı. Güneş tepemde bana göz kırpıyordu. Güneşi de karşıma alarak güzel ve uzun bir yolculuğa çıktım. Bir şarkı açtım ve yüksek sesle söyleyerek arabamı kullandım. Modum son derece yerindeydi. Buranın havası gelir gelmez modumu yükseltmeyi başarmıştı. Alaçatı’yı düşünemiyorum bile. İçimde tatlı bir heyecan vardı. Yol boyunca yolu inceledim. İzmir’de neler var bilgi edindim. Ağaçlar, kuşlar, yapılar, deniz… her şey çok iç açıcı gözüküyordu. Burada güzel anılarım olsun istiyordum. Alaçatı’ya yakınlaştıkça içimdeki heyecan ve umut artıyordu. Burada güzel şeyler yaşayacağımı hissediyordum. Her yeni seyahatimde bu kadar heyecanlanırım zaten. Yeni yerler görmek beni en çok mutlu eden şey. Bu yüzden bu sürekli yeni yerler görme isteğim doğuyor.
Alaçatı’ya sonunda ulaştım. Renkler daha parlak daha canlı geliyordu gözüme. Eşyalarımı otele yerleştirmem gerekiyordu. daha sonra Alaçatı’yı keşfetmek için sokaklarında ve sahillerinde gezmeye karar verdim. Otelimi bulduktan sonra giriş yaptım. Dışarıdan görünüşü resimlerdeki kadar güzeldi. Tam olarak Alaçatı’nın konseptine uygun bir mimarisi vardı. Havuzu harika gözüküyordu. Tasarım olarak göz kamaştırıcıydı. Burada bir fotoğraf paylaşırsam arkadaşlarımın hemen gelmek isteyeceklerinden eminim. O yüzden biraz sessiz kalmayı tercih ettim. Otel görevlileri ise son derece ilgililerdi. Küçük ama rahat ve konforlu bir oteldi. Aradığım yer tam olarak burasıydı. Alaçatı sokaklarında biraz gezintiye çıkmaya karar verdim.
Güneş bana o güleç yüzüyle kocaman gülümsüyordu. Sokaklar resmen özgürlük doluydu. Herkes gönlünce geziyor, eğleniyor, sohbet ediyor ve kimse kimseye karışmıyordu. Rüzgarı ise bol olduğundan güneş beni çok yakmıyordu. Burada bulunan evler de rengarenkti. Çok güzel tasarlanmış birbirinden güzel evler yan yana dizilmişti. Yürüdükçe daha da gözüm açılıyordu. Hayatı sorgulama saatlerim gelmişti bile. Yaşadığım ülkede insanlar birbirlerine karşı hep soğuk ve mesafelidir. Burada ise tanımadığım insanlara gülümsediğimde onlar da bana gülümseyerek karşılık veriyorlar. İnsanların çok misafirperver ve sıcakkanlı olmaları sanki buraya aitmişim gibi hissettiriyor bana.
Dar sokaklarında yürürken hem insanları gözlemliyor hem de sokakları inceliyordum. Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürümek bile farklı hissettiriyordu. Her yer göz yormayan renklerle doluydu. Ağaçlarda rengarenk çiçekler açmıştı ve insanlar bu güzel ağaçların altında yürüyordu. Karşımdaki ağaç pembenin en güzel tonlarına sahipti ve bunun gibi birkaç ağaç daha caddenin bir kısmını kaplıyordu. Ağaçların arasında küçük canlılar dünyasının vızıltılarını hissediyordum. Martı sesleri hoş bir melodi gibi kulaklarımı kaplıyordu. İnsanlar birbirinden güzel, cadde boyunca uzanan kafelerde soluklanıyor ve sevdikleriyle vakit geçiriyorlardı. Kafelerin ise her biri kendine özgü tasarımlara sahipti. Tüm bu kafeler rengarenk oturakları, farklı dekoratif eşyaları ve güler yüzlü çalışanlarıyla insanların içini huzurla doldurmayı başarıyordu.
Herkes mutlu ve huzurlu gözüküyordu. Kimse acelesi varmış ve bir yere yetişmeye çalışıyormuş gibi yürümüyordu. Alaçatı sokakları ve insanları son derece sakindi. Burada herkes yavaş adımlarla, sokağın tadını çıkararak ilerliyordu. Bu beni çok şaşırtmıştı. Yaşadığım yerde insanların her zaman acelesi olur ve hızlı adımlarla ilerler. Ciğerlerime tertemiz oksijeni dolu dolu çekip keşfime devam ettim. Taş rustik yapıdalardı ve bozulmadan günümüze kadar gelmeyi başardıkları belliydi. Kapıların ise ahşap ve birbirinden farklı renklerde boyanıp özenle tasarımlandığını gördüm. Bütün bu eserleri takdir ettim.
Bu cennet gibi olan yörede yalnız kalmak kalbim için merhem olmuştu. Her ağaç, her çalılık çiçeklerden bir demet gibiydi sanki. Güzel kokular deryasında oradan oraya sürünüyordum resmen. Anlatılamayacak bir doğal güzelliğe sahip olan Alaçatı sokakları ayak bastığım ilk andan itibaren aitlik hissini yaşatmıştı bana. Bu hayatta insanın bir yere ait hissetmesi ne önemli şey. Gittiğim her yerde bir nebze yabancılık çekmeme rağmen burası tam tersine buranın insanıymışım gibi hissettiriyordu. Resim yapmayı çok sevdiğimi sizlere söylemedim sanırım. Gördüğüm bütün güzellikleri resmetmeye bayılırım. Eşsiz Alaçatı sokakları da resmetmeyi düşündüğüm bir görsel oldu. Profesyonel şekillerde çizim teknikleri bilmesem bile resim çizmek ruhumu dinlendiriyor ve zihnimi bütün her şeyden uzaklaştırıyordu. Alaçatı’ya geldiğim andan itibaren zaten buranın güzelliklerinden başka bir şey düşünemiyordum. Bütün streslerim, yapmam gereken işler ve yetişmem gereken yerler geride kalmıştı. Zihnimden buhar olup uçtular ve yapmam gereken tek şey bulunduğum süre boyunca buranın tadını çıkarmak olarak beynime işledi.
Alaçatı sokakları boyunca süren yürüyüşümün ardından hoş bir kafe seçtim kendime. Karnım acıkmıştı ve İzmir kumrusunun meşhur olduğunu duyduğumdan kumru yemek istedim. Yemeğimi beklerken bir çekirge kondu elime. Rengi yeşilin en güzel tonuna sahipti. Selamladım onu ve bu güzelliğini yakından inceledim. Çok sevimli gözüküyordu. Yalnız oturduğumu görüp bana selam vermek için gelmişti resmen. Daha sonra ise yanımdan gitti. Yemeğim geldiğinde tadına baktım. Lezzetliydi. Damak zevkime uygun bir yemek tercih ettiğim için mutlu oldum. Daha sonra ise etrafı resmetmeye başladım. Ağaçları, sokak kaldırımlarını ve insanları çizdim. Alaçatı sokakları ilham veriyordu. En güzel eserlerimi burada çıkaracağımı hissettim. Karakalem bir çizim yaptım. Çok beğenmiştim. Bunu odamın baş köşesine asacaktım ki burayı özledikçe anılarımı canlandırabileyim.
Kendime bir kahve söyledim ve güneşin batışını izledim. Gökyüzü aşık olunası tonlara bürünmüştü. Gözlerimi uzunca bir süre alamadım. Hayranlıkla sadece bakakaldım. Yanımda benim yaşlarımda bir genç ile köpeği oturuyordu. Çok sevimli bir yavru köpeği vardı. Onun köpeğini sevdim ve biraz muhabbet ettik. Ailesiyle tatil için Alaçatı’ya gelmişlerdi. Sevdiğimiz yazarların sevdiğimiz eserlerinden konuştuk. Bu sohbet bana çok şey katmıştı. Onunla bu sohbetimiz sırasında çok eğlendim ve bazı şeyler öğrendim. Bu kadar kısa bir sürede arkadaş edinebileceğimi hiç düşünmezdim. Akşam sahile gideceğimi ve onun da dilerse bana katılabileceğini söyledim. Sevinerek kabul etti. Köpeği, ben ve o birlikte yürüyerek sahile doğru yola çıktık.
Alaçatı sahilleri anlatıldığı kadar varmış gerçekten. Kumları yumuşacık ve taşlardan, kirli çöplerden arındırılmış bir şekilde tertemizdi. Yürürken ayaklarıma bir şeyler batmıyordu. Bu beni son derece memnun etmişti. Terliklerimi çıkarttım ve ayaklarımı kuma temas ettirdim. Bütün negatif enerjimi aldığını hissettim. Sahil boyunca yürüdük ve sohbet ettik. Köpeği suyu çok sevdiği için kendini denize atıp oyunlar oynuyordu. Kendimize uygun bir yer seçip oturduk ve yoldaki marketten satın aldığımız içecekleri çıkarttık. Yanımızda buz, viski ve çikolata vardı. Viskimizi yudumlarken yarım kalan sohbetimize devam ediyorduk. Bana hayatından bahsetti ben de ona. İyi bir dinleyiciydi. Bir arkadaş grubu daha önümüzde oturuyordu. 5 kişilerdi ve buz istemek için yanımıza geldiler. Daha sonra ise onlara katılmamız için bizi davet ettiler. Biz de reddetmedik ve herkes tanışıp kaynaştı. Eğlenceli hikayeler anlatıldı ve şişe çevirmece oynadık. Bu sayede birbirimiz hakkında daha fazla bilgi edinebilmiştik. Yeni arkadaşlarımız kafa dengi insanlardı. Gezgin olmam da fazlasıyla dikkatlerini çekmişti. Bana bol bol bunun hakkında sorular sordular. Saat geç oluyordu ve artık evlere dağılıp uyumaya karar verdik. Burada bu kadar güzel insanlarla karşılaşmayı beklemiyordum. İlk günüm bile bu kadar eğlenceli geçtiyse kalan günlerde ne kadar eğleneceğimi düşünmeden edemiyordum.
Sonunda otelime geldim. Daha önce odamı detaylı inceleme fırsatım olmamıştı ama zaten benim için en önemli olan şey yatağımın rahatlığıydı. Uzandığımda yumuşacık yatağımın içine gömüldüm resmen. Tertemiz nevresimlerimden gelen temizlik kokusu burnuma doldu. Saniyeler içinde uykuya daldım. Kendim için son derece uygun bir otel bulduğumu fark edince rahatladım. Alaçatı ilk geldiğim andan itibaren beni mutlu etmeyi başardı. Daha birçok serüvenimi sizlerle paylaşacağımdan emin olabilirsiniz. Şimdilik benden bu kadar. Daha güzel anılarla karşınıza çıkacağım.