Alaçatı tarihi, Arkaik döneme kadar uzanmasıyla bilinir. Antik çağdaki ismi ise ”Agrilia”dır. Osmanlı Devleti’nin erken dönemlerinde, bölgeye aynı zamanlarda yerleşen ”Alacaat Aşireti” sebebiyle ismi ”Alacaat” olarak anılmaya başlar.
Alaçatı’nın tarih kokan sokakları
Alaçatı Tarihi ve Göç Hareketleri
17. yüzyılda, dönemin sadrazamı, Alaçatı’nın güneyinde sıtmaya yol açan bataklığın ıslah edilmesini buyurur. 1830’larda bölge ayanı olan Hacı Memiş Ağa’nın çağrısıyla Sakız Adası’ndaki Rum nüfusu bölgeye gelir. Bataklığı kurutmak için açılan kanal sonradan gemilerin yanaştığı bir liman olur.
Alacaat köyündeki toprak sahibi Türklerin, tarlalarını işlemeleri için Rum işçilere vermesiyle birlikte denizden birkaç kilometre içeride bir köy kurulur. Bu dönemde Alaçatı’da bağcılığı ve ticareti geliştiren Rum halkının nüfusu bir hayli artmıştır.
Eski değerlerini koruyan, tarihine sıkı sıkı bağlı ama modern bir yerleşimdir Alaçatı.
Türkiye’ye yerleşen Ortodoks Rumlar 1912 yılında Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine göç etmeye başlarlar ve 1923 yılında imzalanan ‘mübadele antlaşması’ ile Yunanistan’a gönderilirler.
19. yüzyıl sonlarında üzüm bağları ve şarabıyla bilinen, Rumlar tarafından ‘Alatzada’ olarak da adlandırılan Alaçatı’nın geçim kaynağı da, nüfus değişimi ile birlikte hayvancılık, tütüncülük ve kavun yetiştiriciliği olarak değişir.
Alaçatı’nın en eski evlerinden tarihi Rumevi
Alaçatı’nın görsel şölen niteliğindeki tarihi evleri
Göçlerin Mimariye Etkisi
Mübadele sonrası az sayıda Türk’ün kasabaya yerleşmesi sebebiyle mimaride çok belirgin yapısal değişiklikler yaşanmamıştır. Alaçatı evlerinin bağcılık yapılan dönemdeki yaşam şeklinin yansıması olduğu söylenebilir. Alaçatı’daki doku evlerin ana caddede, o evlerin arka bahçelerinin ve avlularının ardında da tarlalar olmasıyla oluşmuştur.
Alaçatı’da yapı malzemesi olarak; Alaçatı bölgesinde bulunan taş ocaklarından çıkarıldığı için kolay ulaşılıp, kolay taşınan Alaçatı’nın kendi yöresel taşı kullanılır. Nem ayarlayıcı ve ısıyı tutma özelliğine sahip bu taş, kışın soğuk havanın içeri girmesini engellerken, yazın mekanı serin tutar. Bu avantajları sebebiyle bölgeye hakim olan doku, Alaçatı evlerini Akdeniz mimarisinin özgün bir parçası yapar.
Sokaklar, bol miktarda gölge sağlaması için dar yapılmıştır. Hemen hemen çoğu evde görebileceğiniz büyük kemerli giriş kapıları, at arabalarının ve hayvanların kolaylıkla bahçeye girmesi için yapılmış ve mimaride güzel bir iz bırakmıştır.
1990’lara gelindiğinde ise Alaçatı tarihi bu kez de rüzgarıyla yön değiştirmeye başlamıştır. Hala dünya çapında rüzgarıyla ün salmış durumdadır. Rüzgar sörfü tutkunlarının limana gelmesiyle daha çok tanınan mahalle, turistik bir beldeye dönüşür.