Türkiye’nin bilindik ya da bilinmedik tüm yerlerinde olduğu gibi; Alaçatı otelleri, kafeleri, sokakları, kısacası adım atılan her yer; 10 Kasım saat 09:05 geçe siren sesinin çalmasıyla ve “ti” sesinin duyulmasıyla herkes Atatürk’ü anmak için ayakta saygı duruşuna geçer. Alaçatı etkinlikler yapılırken bazen mutlu olaylara sahne olduğu kadar acı anlara da tanıklık ediyor.
Deniz ve kara taşıtları oldukları yerde durarak düdüklerini çalıp Ata’yı anarlar. Siren sesleri bittiğinde yaşama devam edilir lakin onu kayıp etmenin üzüntüsü içerisinde… Genel olarak 10 Kasım tarihinde Anıtkabir ziyaret edilir. Ankara’da resmî tören yapılır. Dünyanın dört bir tarafından Ankara’ya ziyaretçi akını başlar. Eğer 10 Kasım’da Türkiye’de bulunursanız anlarsınız ki yasımız vardır. Ülkemizin bayrakları yarıya kadar indirildiğine şahit olursunuz. Okullarda Atatürk köşesi hazırlanır, öğrenciler şiir okur ve sunumlar yapılır. 10 Kasım Perşembe, saat 20:00’da, Aya Haralambos Kültür Merkezinde gerçekleşecek olan “Ege Üniversitesi Devlet Korosu konseri ve dans gösterilerine tüm halkımız davetlidir.” Çeşme Belediyesi.
10 Kasım Anıtkabir ziyareti
Atatürk’ün Hayatı
Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selanik’te doğmuştur. Babası Ali Rıza Bey annesi Zübeyde Hanım’dır. Atatürk’ün okuduğu okullar sırasıyla; Mahalle mektebinde ve Şemsi Efendi’de ilköğrenimini tamamlayan Atatürk, Selanik Mülkiye Rüştiyesi, Selanik Askeri Rüştiye’sindeki ortaöğreniminin ardından Selanik Askeri İdadisinden mezun oldu. Ardından Harp Okulundaki ve Harp Akademisindeki yüksek öğrenimini tamamlayarak askerlik hayatına başladı. Harp okuluna gittiğinde Matematik öğretmeni ona Kemal adını verdi ve o andan itibaren Mustafa Kemal olarak anılmaya başlandı.
10 Kasım 1938’de 57 yaşında İstanbul Dolmabahçe Saray’ında sonsuzluğa gözlerini kapatmıştır.
“Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Mehmetçik ebediyete kadar yalnız bırakmayacak
Anıtkabir’in göklere uzanan sütunları
Atatürk’ün Katıldığı Savaşlar
Trablusgarp Savaşı:
1911 ile 1912 yılları arasında, günümüzde Libya’nın bir parçası sayılan Trablusgarp’ta çıkan ayaklanmaları ve İtalyan işgallerini bastırmak için katıldığı savaş.
Balkan Savaşları (İkinci Balkan Savaşları):
Bu dönemde, Türkiye’de de Balkan Savaşları olarak adlandırılan Birinci ve İkinci Balkan Savaşları yaşanmıştır. 1912 ve 1913 yıllarında, bu savaşlar Balkan Savaşları olarak adlandırılmıştır. Mustafa Kemal, katılmadığı Birinci Balkan Savaşı’ndan sonra Bolayır Kolordusu ‘nün Kurmay Başkanlığı’na atanarak İkinci Balkan Savaşı’na katılmış ve Birinci Balkan Savaşı’nda kaybedilen toprakların bir kısmının geri alınmasını sağlayan güçler arasında yer almıştır.
Çanakkale Savaşları:
1. Conkbayırı Taarruzu: Mustafa Kemal, Liman von Sanders komutasındaki 19. Tümen’in başında, İngiliz birliklerini Conkbayırı’nda pusuya düşürerek saldırıya başladı ve İngiliz birliklerini başarıyla geri püskürttü. Kazanılan bu başarının ardından Miralaylığa yani Albaylığa yükseltildi Mustafa Kemal.
2. Arıburnu ve Seddülbahir Savunması: Düşman askerleri 6 ve 7 Ağustos günlerinde tekrar saldırdılar Mustafa Kemal ve arkadaşlarının aldığı önlemlerle tekrar geriye döndü düşman kuvvetleri.
3. Birinci Anafartalar Zaferi: 8 Ağustos 1915 günü Anafartalar grup komutanlığına atanan Albay Mustafa Kemali işe koyulmuş ve karaya çıkan düşman birliklerinin ilerlemesini engelleyerek geldikleri yere geri göndermiş ancak durmayarak emrindeki askerlerle birlikte Conkbayırı bölgesinde geri dönmüş ve 10 Ağustos 1915 sabahı kıyı kuvvetlerine taarruz başlatılarak Anafartalar bölgesi nihayet kontrol altına alınmıştır.
4. İkici Anafartalar Zaferi: İngiltere emrindeki düşman askerleri tekrar saldırmaya çalışmışlar ve Mustafa Kemal Paşa, Esat Paşa, Vehip Paşa bir daha gelmemek üzere düşman askerlerini ülkeden çıkarmışlardır.
Kafkasya Cephesi (Doğu Cephesi):
Muş ve Bitlis’in kurtuluşu; 11 Mart 1916’da kolordu komutanlığı göreviyle Diyarbakır-Muş-Bitlis cepheleri komutanlığına atandı. Nisan 1916’da tuğgeneralliğe terfi etti ve derhal Bitlis ve Muş’un işgal altındaki bölgelerine karşı bir taarruz başlattı. Şiddetli çatışmalardan sonra Bitlis 8 Ağustos 1916 akşamı, Muş’u ise 14 Mayıs 1917’de Yunan işgalinden kurtarıldı.
Sina ve Filistin Cepheleri:
Kendisi, Yıldırım Ordular Grubu Başkanı Sanders’li General Liman’ın komutası altındaki 7. Ordu’nun komutanlığına atanmıştır. Mustafa Kemal’e ayrıca Padişah’ın Onursal Yaveri unvanı verilir. Bununla birlikte, İtilaf Devletleri, üçüncü ordu komutasında toplanan Akın ordularına ağır kayıplar verdirmiş ve bölgedeki Osmanlı hâkimiyeti bitmek zorunda kalmıştır. Yaşanan yenilgilerin ardından Mustafa Kemal İstanbul’a bir telgraf göndererek antlaşma talebinde bulundu ve bunun üzerine Mondros Mütarekesi, diğer bir deyişle barış antlaşması imzalandı.
Kurtuluş Savaşları:
1. Sakarya Meydan Muharebesi: Ordu, Başkomutan Mustafa Kemal komutasında ordusuna savunmaya, sonra karşı saldırıya geçti ve Yunan askerlerini Sakarya’dan çıkardı. Gazi Mareşal bizzat cephede, ateş hattında bulunmuş ve emirleri buradan vermiştir.
2. Büyük Taarruzu (Başkomutanlık Meydan Muharebesi): Yunan kuvvetleri yeniden taarruz hazırlığına geçmiştir. Mustafa Kemal’in komutasındaki Fevzi Paşa ve İnönü Paşa komutasındaki ordular bir karşı saldırı başlattı. Sürekli ve şiddetli çatışmalardan sonra, düşman artık kıyılarda eve dönmeyi bekleyen yolcular misali bekliyordu. Ardı ardına büyük destanların yazıldığı bu çatışmalarda Sakarya Meydan Muharebesi’nde olduğu gibi cepheden emirleri bizzat Mustafa Kemal vermiştir.
10 Kasım Anıtkabir ziyareti
Atatürk Şiirleri
Atatürk’e duyulan sevgi, özlem, hasret, acı hisleriyle alakalı yüzlerce şiirler yazılmıştır. Cahit Sıtkı Tarancı, Aşık Veysel Şatıroğlu, Hasan Ali Yücel, Faruk Nafiz Çamlıbel, Kemalettin Kamu, Cahit Külebi ve bunun gibi birçok usta şairlerimiz şiirler yazmışlardır. Hepsini okudukça duygulanıyor Atatürk’e olan özlemimiz artıyor. Benim de enlerimde olan bir şiiri sizinle paylaşmak istiyorum. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın en güzel şiirlerinden.
Kahraman
Gölgen bir nur işledi güneşe vardığı gün;
Seni gördük sesimiz Hak’ka yalvardığı gün,
Seni gördük bir mazi dağları sardı ses ses,
Bir Akdeniz dalgası buldu içinde herkes…
Sana çıkar bu yurdun ararsak son yolu da,
Kutlu bir Tanrı oldun güzel Anadolu’da.
O kadar eskisin ki şimdi ruhumuzda sen,
Bulursun bu sevgide asırları istersen.
Ararsan bakışında uzun ovalar erir,
Dinlersen gönül denen yüce dağlar ses verir.
Bir dünya, bir millete düşman olduğu zaman
Sana büyük hızını verdi nabzındaki kan…
Dört sınırın ucunu getirdin bir araya,
Dört bucak sevgisini topladın Ankara’ya.
Sesin, bir tılsım gibi, yurdu dolaştı yer yer
Ve senden öyle keskin hız aldı ki gönüller,
Yüzyılda giden vatan bir anda geri geldi…
Atatürk İlkeleri
Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün, yaşadığı dönemin pragmatik siyasetini şekillendiren altı ilkesi. 1937’de kabul edilen bir kanunla 1924 Anayasasına eklenen ilkeler, anayasal olarak Türkiye’nin ulusal ideolojisi oldu – 6 ilkeye dayanır.
Cumhuriyetçilik
Cumhuriyet, egemenliğin halka ait kılındığı bir devlet yönetimi anlamını taşır. Cumhuriyet, demokrasinin bir uygulama biçimidir ve insanların kendi kendilerini yöneterek yönetimde söz sahibi oldukları rejimler anlamına gelir. Cumhuriyetçilik, devlet yönetiminin Cumhuriyet olması demektir.
Milliyetçilik
Atatürk’ün tanımladığı şekliyle milliyetçilik, din ve ırk farkı gözetmeksizin milletin açıklamasını vatandaşlık değerlerine ve üst kimliğe dayandıran sivil milliyetçi vatansever anlayıştır.
Halkçılık
Atatürk’ün halkçılık ilkesi, toplumda hiçbir kişiye, zümreye ya da sınıflara ayrıcalık tanınmaması gerektiği anlamına gelmektedir. Kanun karşısında herkesin eşit olması. Halkçılık ilkesine göre, herhangi biri diğerlerine karşı dinsel, dilsel, ırkçı veya mezhepsel üstünlüğe ve ayrıcalığa sahip olmamalıdır.
Laiklik
Laiklik, devletin yurttaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlar temelinde ayrımcılık yapmaması; bir inanışın, özellikle de bir toplumdaki baskın inancın, yine aynı toplumdaki farklı azınlıkların inançlarını baskı altına almasını engellemesi anlamına gelmektedir. Din, insanların özel hayatlarının bir parçasıdır. Laiklik, din ve devlet konularının ayrılmasını ifade eder.
Devletçilik
Türk halkının ekonomisinin güçlendirilmesi ve millileştirilmesi, Türkiye halkının arzuladığı modern ve çağdaş bir düzene kavuşması için gerekli ulusallaştırmadır.
İnkılapçılık
Bu ilke, Türk milletinin modernleşmesi ve her türlü tehlikeye karşı korunabilmesi için Atatürk devrimlerinin benimsenmesi ve daha da geliştirilmesidir.
“Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.” diyor Mustafa Kemal Atatürk.
Atamızı dinliyor onu hasret ve özlemle anıyoruz.